RSS

Senden Kısa Kısa

O kadar karanlık bir aydı ki Kasım ayı seni anlatamadım sana oğlum..Beni ve hüznümü dinledin bu ay..Ama bunlar da senin geçmişin olacak ileride..İleri de "Dedem ne zaman öldü, ben kaç yaşındaydım, nasıl biriydi" dediğinde en doğru yanıtları blogunda bulacaksın...

Neler yapıyorsun 2. yaşına 1 ay kala onlara bakalım biraz da:

Konuşmak bir yana şakıyorsun resmen ama dikkat ettiğim birşey var.Aslında bilinen bir gerçek ama sende daha da bariz: Konuşmanı içinde bulunduğun sosyal ortam etkiliyor. Eğer huzursuzsan konuşmuyorsun ama sadece baban ve ben varken, babanla hayret ediyoruz sözlerine..

Görsel algılamanın arttığını gözlemliyorum 1-2 aydır. Ya da zaten iyiydi de dillendiğin için biz farkına vardık. Resimlerde ya da TV'de gördüğün şeyleri 1 saniye görmen yeterli hemen sana çağrıştırdığı şeyleri söylüyorsun. Biz de gerçekten öyle mi diye biraz bekleyip izliyoruz. Hızına yetişemiyoruz yani:))

Örneğin TRT Çocuk'ta akşam 20.00'de yayımlanan Pepee'yi çok seviyorsun. 2 hafta önce öğlen saatlerinde ben TV'de zap yaparken Pepee'nin reklamı varmış ama ben hızla geçince sesini bile duymadan 1 saniyelik bir arada gördüğün o kareden Pepee'yi tanıdın. "Pepee başlioo anne, aç" dedin. Evet bir iki kanal geri gelince gerçekten Pepee'nin reklamlarını gördük:))

Başka bir örnek, babaannelerde mutfakta bulunan duvar saatini bana gösterip saat dediğinde evet saat 9 Tuna'cım demiştim. Oyuncakların arasındaki saat de dokuzmuş ve onu bana gösterip saat 9 dediğinde acaba her sakallıya dede mi diyorsun diye deneyip sana farklı saatler gösterdim ama onlara "diil" dedin. Saat 9'u kodlamışsın yani zihninde:)

Bu ara en favori mekanın SUPPAK(mutfak) Yemek yapmayı çok seviyorsun, birlikte yaptığımız yemekleri daha bir iştahla yiyorsun. Tarhana çorbasının adım adım nasıl yapıldığı biliyorsun ve beni sen yönlendiriyorsun. Senin dilinle Tarhana Çorbası tarifi şöyle:

Tencere ocağa koyulur, Tunişin sandalyesi ocağın önüne çekilir ve Tuna emir vermeye başlar:

1.Teeyağ koy, tahana koy, Tuna kaııştılıyooo
(Biraz kavrulunca ben yanıyoo, şimdi ne yapıcaz söyle bakalım ustam dediğimde)
2. Hememm su koy anne, yanıyooo (telaşlaa :))
3. Su döküooos, yanmıyooo (kokluyor ve ekliyor, ımmmm gusellll) :))
4. Kımmaaa vee anneee...Kıyma kouuomm, kaııştılıyooom
5. Tuna pişiiriyooo, ımmm guselll:))
6. Tuss anne, hemmem kooy, bittiii

Ben de tamam bitti, o biraz pişsin biz oyun oynayalım dediğimde "ı ıhh, anne, tuna kaıstılıyooo" diye ısrar ediyor. En kısa zamanda videolu anlatımını da ekleyeceğim:))

Yine en favori mekanlarından biri de banyoo..Sandalyeyi lavabonun kenarına çekip el yıkamaya bayılıyorsun, yıkanmak zaten vazgeçilmezin:))

İşte böyle örneklerle her geçen günümüz daha heyecanlı daha bir özlenesi oldu artık...Hayatımın am ortasındasın, en merkezindesin..Sana sahip olduğum için her an şükrediyorum. İyi ki varsın bitanemmmm..

25 Kasım 2009: Bir Mucize Oldu! EMZİĞE VEDA ETTİK!

Dikkat!!Bu bir EMZİĞE VEDA HİKAYESİDİR!! :))

Dün öğretmenler günüydü. Ama benim okulum ara tatilde olduğu için ve okulda olmadığım için sönük bir öğretmenler günüydü bizim için...

Ama ben öğretmenler gününü öğrenci olarak geçirdim. Pastacılık eğitimi aldım ve ve kusursuz ilk pastamı yaptım. Tabii hocamın sayesinde:))

O akşam eve döndüğümde öksürüğünün arttığını görünce çok üzüldüm. Ben de ağır bir grip geçirmiştim, hatta birşeylerin köşesinden dönmüştüm. Bu nedenle korkarak seni bugün doktora götürdüm.

Neyseki grip değilmişsin. Burun akıntın genizden aktığı için balgama neden olmuş ve bu da öksürmenin nedeniymiş. Bir de kuruk denilen bir öksürüğün var. O pek de sevimli bir tablo değilmiş.

Doktor Amcamız biz bekleme salonunda beklerken emziğini görmüş, bu nedenle bir de dişlerine baktı. Emziğin tek başına damak bozukluğuna neden olmayacağını ama senin zaten bir alt yapın olduğu için "o an" dan itibaren emziğe veda etmemiz gerektiğini söyledi.

Nasıl yani??? 2 yıllık susturucumuz olmadan ben ne yaparım? diye düşündüm seni düşünürcesine!!! Ama sanki önce kendimi düşündüm ne yalan söyliyeyim...:(

Tamam dedim ve çok kararlıydım. Arabaya bindik, oto koltuğunun emniyet kemerini bağlar bağlamaz "emmi" dersin ama sesin çıkmadı. Biraz mızırdanınca seninle kouşmaya başladım. Elif'i anlattım, sarı kedili bir masal uydurdum. Bulut'u çağıralım dedim ve eve geldik bile:))

Eve geldik, bir süre sonrada baba geldi. Babamıza müjdeyi verdim. Artık emmi yok hayatımızda ve asla adını bile anmayacağız bir süre dedim. Baban inanmadı, "Nasıl yani? Çok ağlasa da mı vermeyeceğiz? ama hasta, ağlamasın kıyamam" dedi. Elimizden geleni yapıp ağlatmadan bu işi başaracağız dedim. Pek inanmayarak da olsa :) kurdum işte bu cümleyi:))

Bu arada öksürüğün ile ilgili bir dip not: Balgamlı öksürüğünün yanında bir kuru horozumsu bir sesi olan öksürüğün olduğu için buhar makinesi önerdi doktorumuz. Baban hem arkadaşından hem de bir mağazadan iki ayrı modelde buhar makinası getirdi eve. Biri direkt ağızdan alınıyor, diğeri oda tipi.

Her ikisini de kullandık. Ama ilk gece hastane tipi olanın sesinden korkunca ona yanaşmadın. Zaten ondan sonra diğeri alındı ama her ikisini de kullandık sonnuçta...

Neyse, doktorumuz kuru öksürüğünün nefes darlığı yapabileceğini söylemişti. Morarma gibi belirtiler olursa acile gidip verdiğim iğneyi olmanız gerekiyor dediği için korktum ve daha sıcak olan salonda ikimize yatak hazırladım, buhar makinelerini açtım ve seninle yattım. Emziğin adını bile anmayınca babanla şoka girdik :))

Gece güzel uyudun, kalkıp emzik istersen ne yaparım diye düşündüm ama istemedin.
İkinci gece de aynı şekilde kolay ve sorunsuz geçti.

Bayram günü seninle ben Sakarya'ya anneanneye gittik. Baban akşam gelecekti aslında ama dayının yaralanması ile öğlene kalmadan o da geldi.

Sen Handan Teyze'nin kızı İrem ile orada kaldın. Bu seni çok yıprattı. Emizk yok, anne yok uyku yok...Arada hastaneden çıkıp yanına uğradım ama daha da kötü oldun. Akşam ablamın evine grdiğimde "anne" çığlıkların tüm apartmanı inletiyordu.

O gece ablamda kaldık. Evi yadırgadığın için ve gündüz yaşadığın bırakılma korkusu nedeni ile gece yarısına kadar ağlamaklı bekledin uyumayı. Oturduğun yerde gözlerini kapatıp kendini arkaya bırakıp sızışın görülmeye değerdi. :)

Ertesi gün yan bayramın 2. günü de ben hastanedeydim ama İrem ile gittik, sen arabada uyurken İrem seninle kaldı. Sonra evimize doğru yola çıktık. Yolda yine çok huzursuzdun, ağladın hem de çok..

Evimize girdik. Ve 2 gündür yeri göğü inleten Tuna gitti, eski Tuna geldi. Eski huzurun neşen yerine geldi..Hem de emmi(EMZİK) olmadan...

Hastalığını ve Sakarya'da bensiz geçen 1,5 günü emziksiz atlattık ya çok şükür :))