RSS

2. Tatilimiz

Temmuz ayında gittiğimiz ve hala tadı damağımızdaki Fethiye tatilinden sonra okullarımız açılmadan bir de Çeşme yapalım diye yola çıktık geçen hafta cuma sabahı. Derken her yıl gittiğimiz Bodrum'a çevirdik rotamızı. Çeşme çocukla tatil için bence pek uygun değil, bir de cuma günü çok rüzgarlı ve serin olduğunu duyunca tama dedik biz yine Bodrum'a gidelim.

Bu kez araba ile gittik. Oto koltuğunda 1-2 saat oturabiliyorsun, sonra gezmek yürümek istiyorsun. Sabah 7'ye doğru çıktık yola. Hiç acele etmeden sıkıldığımız her an mola verdik. Bu sayede yolculuğumuz çok güzel geçti. 2 kez uyudun. Yemeklerini güzelce yedin. Turgutreis'te babanın bulduğu Hawthorn Karaca Hotel'e yerleştik. Odamızı görünce şok oldum. Satandart odaları olmadığı için standart oda fiyatına suit oda vermişler bize. Kocaman çok lüks teraslı harika manzaralı bir oda. Senin rahat etmen açısından çok iyi oldu bu jest :)
Cumartesi günü denizine bayıldığımız Akyar mevkine gittik. Karaincir plajının güzelliği ile 2 yıl önce tanışmıştık, herkese de anlattım berraklığını temizliğini ve ılıklığını. Sen benim içimdeyken tanışmıştın bu yerle. Bu yıl tadına bile baktın yüzmek bi yana:)

Önce kova setimizle alıştırma yaptık. Bir baktım ayaklandın ilerliyorsun. Birlikte girdik yüzdük. İlk tedirginliğini atınca ayaklar çırpıldı, eller suya vuruldu. Bir ısındın denize anlatamam:) Fotoğraf makinasını yanımıza almadığımız için, denizde mutluluk çığlıkları attığın o anları çekemedik malesef:(

Akşam Turgutreis'in meydanına gittik. Burda tabir caizse 1,5 saat at gibi koşturdun. Senden büyük abiler ablalar daha çok ilgini çekiyor. Öyle güzel anlaşıyorsun ki, zaman nasıl geçiyor anlamıyorsun. Bir baktık yorgunluktan dengeni sağlayamıyorsun ve terden sırılsıklam olmuşsun hemen otele döndük yolda uyudun, sabaha kadar sesin çıkmadı:)

Pazar günü öğleden sonra Kalkan'a geçtik 5 saat süren yolculuğumuzda bizi üzmedin. Kalkan'da Bülent Amcan ve PElin Yengen'le buluşup minik tatlı bir otele yerleştik. Aşiyan Otel'i herkese tavsiye ediyorum. Küçük ve az odalı olduğu için otel neredeyse size ait gibi. Akşamları denizden gelince bir de havuz keyfi yaptık burda. Hava sıcak olunca deniz ve havuz sıcaklığı da fazlaydı. Bu sayede seni denizden de havuzdan da alamadık.

Ancak Kalkan çok eğimli ve tamamen taşlık bir tatil yöresi. Ve Türk sayısı oldukça az. Bu nedenle çok pahalı. Yemek yiyebileceğimiz daha doğrusu kazıklanmadan yemek yiyebileceğimiz yer bulmakta çok zorlandık. İlk gece merkezdeki bir balıkçıda yedik yemeğimizi. Buradaki balık çorbasını ve garson abiyi çok sevdin. Sen ona Kaaadeş dedikce abi aşka gelip sana bol bol servis yaptı.:)

Pazartesi günü ünlü Patara Plajı'na gittik. Senin için kum ve dingin deniz aradık tatil boyunca, kumunu bulduk ama denizi çok dalgalıydı. Yine de korkmadın. Kumda oynadık, yine kaçıp denize gittin gelen bir dalga sana çarpıp düşürünce bol miktarda tuzlu su yuttun. Neyse yarasın:) (Yaradı :))

Otele döndük, havuza girdik, akşam yemeğini nerde yesek diye düşünürken Kaş yolu üzerindeki Kuru's Place'yi (Kuru'nun Yeri)bulduk. Ev yemekleri ararken tam isabet oldu. Çok otantik çok hoş bir yerdi. Bahçe içinde tamamen ev yemekleri sunan çok şirin bir yer. Ancak hafızamızda pek de öyle kalmadı.

Sen çorbanı içtikten sonra bahçesinde yemek yediğimiz evin alt katındaki balkonda oynayan çocukları gördün, balkonda sadece oyuncak vardı. Bir de 35 yaşlarında bir bayan vardı. Oturmuş çocukları izliyordu. Ben misafir çocuklarla ilgilnen bir görevli sandım bu bayanı. Siz rahatça yemeğinizi yiyin ben çocuklarla ilgileniyorum diyince seni bıraktım. Masamızla aranda 7-8 metre vardı. Crocslarını çıkarttı bu bayan merdivenlerin oraya attı. Baban düzeltsek mi ayakkabıları çok dağıldı dedi, birşey olmaz dedim. Bir süre sonra çocuklardan biri çok ağladı. Sen de tedirgin görünüyordun. Yanına gittim. Meğer bu ufaklık seni halasından(çocuklara ben bakarım diyen bayan) kıskanmış. "Gitsin" diye ağladığı için seni aldım kucağıma tam ayakkbılarını giydireceğim bir baktım Croclar yok! Hemen babana sordum, kesin o almıştır dedim ama yok. O bayan küçük bir çocuk geldi ayakkabılarla ilgilendi, burada çalışan bir bayanın çocuğu dedi. Biz o bayanı ararken diğer bayan ve çocukları arabalarına binip gitti. Aşağıdaki fotoğraf, crocsların çalınmadan 15-20 dakika önce çekilmişti.

Kimin aldığını bilemem ama bildiğim birşey var ki insanlarımız çok kötüleşmiş. Acınacak hale gelmişler, minicik bir çocuğun ayaklarının çıplak kalması onları rahatsız etmez olmuş!

Sen çok huzursuzlandık yere basıp yürüyemediğin için, mekan sahibi Hüseyin Bey de o sırada bizimle ilgilenmedi, turistlerle ilgilenmek ve yemek servisi yapmayı daha çok önemsediği için beklemek zorunda kaldık. Bir yandan sen de ağladığın için ben çok gerildim ve patladım. Gayet samimiyetsiz bir şekilde "parası neyse ben veririm, ya da ben aynısından alayım hediye edeyim ne olacak" gibi sıcaklıktan uzak klişe cümlelerle bizi avutmaya çalıştı. Ama hesabı güzelce sundu. Eğer niyet yardımcı olmaksa o hesap öyle gelmezdi. Biz yine ödeyeceğimizi öderdik orası ayrı konu da samimiyetsizliği anlatabilmek için örnek verdim.

Çok üzgün ve gergin bir şekilde ayrıldık. Telefon numaramızı ve kaldığımız yeri yazıp verdik Hüseyin Bey'e. Kesin birisi bulur ya da çocuklar almışsa aileleri getirir diye umut ettik ama arayan olmadı. Sen de spor ayakkabılarınla idare ettin dönene kadar.

(Salı günü)Ertesi gün Amcanlarla birlikte tekne kiralayıp denize açıldık. Harika bir tekneydi, servis yemekler süperdi. Koylarda seninle bol bol yüzdük. Sahilden girmek kadar kolay değildi bizim için. Ama alışma süren çok kısa sürüyordu, direk denize girdiğin için. İlk denemelerde merdivenlerden seni alıp düşürmeden tutmak ve öyle yüzmek zor geldi ve çok korktum ama makarnalarla bu işi de hallettik:) Tur boyunca Pelin demeye çalıştın. "Piyeee" dedin tüm gün:)

Akşam otelimize dönünce biraz da havuzda yüzdük. Yemeği Kaş'ta yedik. Kaş, Kalkan'a göre daha düz ve Türk sayısı çok fazla. Çarşıdaki takıcılara bayıldık Pelin Yengenle.

Pelin Yengen ve Bülent Amcan 12 yıl önce öğrenciyken Kaş'ta tatil yapmışlar. Kaldıkları pansiyon sahibi Adem abi onlara her öğün yemek ikram etmiş. Onları çok iyi ağırlamış, okeyler, tavlalar oynamışlar. Çok sevmişler Adem abiyi kısacası.

Onu tekrar görmek ve bir kez daha teşekkür etmek için aradılar ve buldular. Birlikte çay içtik sohbet ettik. Ayakkabılarının çalınmasından sonra böyle bir insanla tanışınca "Hala iyi insanlar var" diye sevindim.

Çarşamba sabahı biz Afyon'a Amcanlar Antalya'ya doğru yolu çıkmak üzere tatlı otelimizden ayrıldık. Öğlen saatleri Afyon'daydık. Babanın çok sevdiği kuzeni Nilay 6 yıl önce Fırat Amca ile evlenip Afyon'a yerleşti. 4,5 yaşında Nehir adında bir kızı ve 2 ay sonra dünyaya gelecek olan Doruk adında bir oğlu var. Çok sıcak cana yakın, çok misafirperverdir. En son 5 yıl önce Nehir'e hamileyken misafir olmuştuk onlara. Çok istememize rağmen 5 yıldır gidememiştik. Aslında onlar ailesi İzmit'te olduğu için yılda 2-3 kez geliyorlar, görüşüyoruz ama biz gidemiyoruz malesef.

Çarşamba akşamı orada kaldık. Çok güzel bir akşamdı. Sen çok mutluydun, Nehir ile çok iyi anlaştın. Yaşça senden büyük ablalar abilere çok ilgilisin.
Ertesi sabah kahvaltı yaptık ve yola koyulduk. Son durağımız Pamukova oldu. Babanın yeğeni Hikmet Amca'ya da uğrayıp bir çay içtikten sonra evimize doğru yola çıktık. O sırada Metin tesislerine uğradık birşeyler aldık. Çok severek giydirdiğim kırmızı yeleğini burada unuttuk. Yoldan aradık, Hikmet amca gidip alacaktı ama yarım saatte bunu götürmüş yurdum insanı!!!

İyice paronoyak oldum, artık herşeyi 50 kez kontrol ediyorum, yanından hiç ayrılmıyorum, sürekli insanları inceliyorum...Neyse tatil sonrası önerilerim ve fotolarımız yarın eklenecek :)