RSS

Yeni Yıl, Yeni Yıl Hoş Geldin Bize.

Ahh ahh, hobi hobi dedim, süsledim durdum kurbişleri, pastaları...Hiç birşey anlamadım bu yeni yıl hazırlıklarından:)) Zevkle yapıyorum, zevkle süslüyorum kurabiyelerimi..İşimi yani öğretmenliği de çok seviyorum. Her ikisini de en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum..Tabii anneliği de...

Eee sonuç, sen uyumadan ve okulla ilgili işlerimi bitirmeden mutfağa girmediğim için uykusuz geceler...

Neler yapamadım peki?

Evimizi süsleyemedim. Sadece minik ağacımızı süsledik, ışıklarını yakıyoruz her gece, sen çok seviyorsun ışığın ayarları ile oynamayı.
Hande Teyzemizin bize gönderdiği nostaljik Yeni Yıl kartları gibi kartlar gönderecektik sevdiklerimize..Olmadı...

Yeni yıl kurabiyeleri yapacaktım, sana, babana ve sevdiklerimize..O da olmadı ama sen bol bol yedin yaptığım o kurabiyelerden, kaçamak yaparak :))

Peki neler yaptık 20092un son günü?
Ben sabahtan öğlene kadar işyetdim, baban da öyle. Öğleden sonra Beşikaş'taydım. Selin Teyzemizin oğlu Eren Mert'in pastasını teslim ettim. Vapurda yılın son günündeki o güzel havayı belgeledim:)

Sonra Kadıköyde bir kaç işim vardı onları hallettim. Aslında sen babanla beni almaya gelecektin ama vazgeçtik.
Eve döndüğümde baban bize çok güzel bir masa hazırlamıştı, afiyetle mamalarımızı yedik. Hande teyzemizin gönderdiği yeni yıl kartını çok sevdin. Her istediğinde buzdolabının üzerinden kendin alıp okuyormuş gibi yapıyorsun, işte o anlardan bir kare :)

Babanın bana aldığı çoraplarla oynadık. Sana aldığım yeni yıl hediyesi çorabın çok büyük geldiği için onu pek sevmedin, benimki dee sana büyüktü ama geyikelr ilgini çekti:)
Saat 22.00 gibi bizim odamıza, seninle uyumaya girdik ve bir daha uyanamadık. Yeni yıla seninle koyun koyuna uyuyarak girdik, haydi hayırlısı:)

Neyse, sağlık olsun...Çok güzel bir yıl olsun 2010
Sen hep sağlıklı ve mutlu ol,
Acı ayrılıklar yaşamayalım bu yıl,
Mutlu ve aydınlık bir evimiz olsun,
İşimiz rast gitsin,
İhtiyacımız kadar paramız olsun,
Ağzımızın tadı olsun...
Herkes mutlu olsunnn...

Yeni yıl kutlu olsun!
1 OCAK 2010:Yeni Yılın İlk Günü
Bugün sen ve ben Adapazarı'na Erkan Dayı'yı ziyarete gittik. Önce Handan Teyze'ne uğradık. Orda uzun uzun oturduk, mamalar yedik. Sohbet ettik. Sen İrem ve Kerem ile mest oldun. Sonra anneanneye ve Erkan Dayı'ya geçtik. Ömerle de çok güzel oynadın. Erkan Dayı'nın gözü mikrop kapmış, canımız sıkıldı biraz ama bu da geçecek, o neleri atlattı:)

Daha sonra Hakan Dayı'nın dükkanına uğradık. Ahmet Tarık ile oynadın. Süper dolu ve çok keyifli bir gündü. Şansımıza Elifler alışverişe gelmişler babanı da almışlar. Beni de aldınız Ada Center'da gezdik. Penguşalara ve trene bayıldınız. İşte o kareler.

6 Aralık: İyi ki Doğdun Babaaaa


Erkan Dayı'nın başına gelenler nedeni ile pek ilgilenemedik babanla. Doğum gününde ben dayının yanındaydım, sen babişinle baş başaydın. Ertesi akşam Sevinç Teyzenler bizi davet ettiler. Babana sürpriz yapıp pasta almışlardı. Çok sevindik bu sürprize.

Sen büyüyorsun, biz de..Bizimkisi daha sevimsiz senin büyümenin yanında...Umarım önümüzdeki yıllar ve yaşlar hepimizi çok mutlu eden sürprizlerle doludur.

İyi varsın Cücüm, iyi ki kuzumun babasısın..SENİ ÇOK SEVİYORUZ!

Yeni yıl Hazırlıklarımız Başladı


21 Aralık Pazartesi:

Akşam baban seni eve getirirken akşamın 6'sında bastıran derin uykunu bölmek için başladı hazırlıklarımız.Aslında 25 Aralık'taki tatilimde başlayacaktık evimizi süslemeye.Erken oldu daha iyi oldu. Işıklarımız, minicik ağacımız seni çok mutlu etti. Sürekli ışıkla oynuyorsun, ağacı öpüyorsun, ağaç toplarını bir daldan alıp diğer dala asıyorsun:))

24 Aralık Perşembe:
Ertesi gün tatil, bu fırsatı kaçırmadık, en sonunda geldi Diloş Teyzemiz. Hem de elinde maytaplı, mumlu bir pasta ile:))


Üst resimde görüldüğü gibi (25 Aralık tatilimde) saçlarını kısacık kestirdik.

Çok mutlusun çookk...Sadece nezlesin biraz, burnun tıkalı olduğu için sinirlisin azıcık..Bu da geçecek, nezle artık vız geliyor bize..:)

Geçmiş Olsun Erkan Dayı!


Bu pazar günü Erkan Dayı'nı ziyarete gittik. Artık evinde ve O da, Ömer de çok mutlu:))
Hepimiz çok keyifliydik o gece. Uzun zamandır tüm aile bir araya gelememiştik. Kenan Dede'nin eksikliğini çok hissettik o gece...Çok özledik, sesini, gülüşünü, esprilerini...

Ben her gece sessizce ağlıyorum, çok özlüyorum canım babamı..Onu görmek, birazcık sesini duymak için şimdi neler vermezdim..

Ruhun şad olsun canım babam...

Akvaryumdaki İki Küçük Balık

Cumartesi gününü biz çook önceden planlamıştık akklımızda. Baban ve ben Hande Teyze'yi, Rıfat Amca'yı ve tatlı Bulut'u görmek için sabırsızlanıyor, iade-i ziyaret için bize en uygun tarihi bulduğumuz için seviniyorduk. "Acaba onlar uygun mu?" sorusu ile heyecanla Hande Teyzeni aradım. Her zamanki candan ve neşeli sesi ile açtı telefonu ve çok sevindi geleceğimiz için. Planlar yapıldı, saatler belirlendi. O gün aynı zamanda senin hamileliğinde paylaşımda bulunduğumuz forumdan edindiğim arkadaşlarımdan biri olan Selin'in oğlu Eren Mert için pastayı da teslim ettim. Sonra karşıya geçip kavuşturduk seni Bulut'una ...

En son görüşmemizden beri Buuuut dilinden düşmüyordu, onunla uyuduk, onunla yedik hatta onunla iştahla yedik :)))

Ama artık büyüdünüzzz, ikinizin de "bennnn!" bilinci ön plana çıktığı için biraz kapıştınız arada ama bunun çok normal olduğunu biliyoruz, buna alışmalıyız artık...

Sen arkadaş ilişkilerindeki sessizliğin sonucunda gördüğün tepkilerden bıkmışlığınla sürekli "HAYIRRR" diyen bir Tuna'ydın. Bulut da herşeyinin elinden alınmasına tepki veren "Hepsi BENİM" diyen bir Bulut'tu haklı olarak..

Güzel bir kahvaltıdan sonra Forum İstanbul'a gittik. HemenTurkuazoo'ya girdik. Harikaydı tek kelime ile...Siz yürüyen yolu çok sevdiniz ve orada koşturdunuz Bulut ile..Biz de Hande Teyzen ile bol bol fotoğraf çektik..

Ardından güzel bir yemek yedik, size ciciler aldık. Alışverişlerde sürekli kendimi es geçen ben, o gün kendimi şımartıp uzun zamandan beri istediğim lastik çizmelerden aldım, hem de çiçekli olanlardan:)) Bu çizmelerime sen de bayıldın.

Forum İstanbul'dan sonra tekrar Bulut'lara geçtik. Kahve molasının ardından geç saatlerde eve döndük.

Harika bir gündü, teşekkür ederiz Hande Teyzemizzzz:))) En kısa zamanda tekrar görüşmek üzere...

Not: Fotoğraflar Bulut'un blogundan alınmıştır:)

Senden Kısa Kısa

O kadar karanlık bir aydı ki Kasım ayı seni anlatamadım sana oğlum..Beni ve hüznümü dinledin bu ay..Ama bunlar da senin geçmişin olacak ileride..İleri de "Dedem ne zaman öldü, ben kaç yaşındaydım, nasıl biriydi" dediğinde en doğru yanıtları blogunda bulacaksın...

Neler yapıyorsun 2. yaşına 1 ay kala onlara bakalım biraz da:

Konuşmak bir yana şakıyorsun resmen ama dikkat ettiğim birşey var.Aslında bilinen bir gerçek ama sende daha da bariz: Konuşmanı içinde bulunduğun sosyal ortam etkiliyor. Eğer huzursuzsan konuşmuyorsun ama sadece baban ve ben varken, babanla hayret ediyoruz sözlerine..

Görsel algılamanın arttığını gözlemliyorum 1-2 aydır. Ya da zaten iyiydi de dillendiğin için biz farkına vardık. Resimlerde ya da TV'de gördüğün şeyleri 1 saniye görmen yeterli hemen sana çağrıştırdığı şeyleri söylüyorsun. Biz de gerçekten öyle mi diye biraz bekleyip izliyoruz. Hızına yetişemiyoruz yani:))

Örneğin TRT Çocuk'ta akşam 20.00'de yayımlanan Pepee'yi çok seviyorsun. 2 hafta önce öğlen saatlerinde ben TV'de zap yaparken Pepee'nin reklamı varmış ama ben hızla geçince sesini bile duymadan 1 saniyelik bir arada gördüğün o kareden Pepee'yi tanıdın. "Pepee başlioo anne, aç" dedin. Evet bir iki kanal geri gelince gerçekten Pepee'nin reklamlarını gördük:))

Başka bir örnek, babaannelerde mutfakta bulunan duvar saatini bana gösterip saat dediğinde evet saat 9 Tuna'cım demiştim. Oyuncakların arasındaki saat de dokuzmuş ve onu bana gösterip saat 9 dediğinde acaba her sakallıya dede mi diyorsun diye deneyip sana farklı saatler gösterdim ama onlara "diil" dedin. Saat 9'u kodlamışsın yani zihninde:)

Bu ara en favori mekanın SUPPAK(mutfak) Yemek yapmayı çok seviyorsun, birlikte yaptığımız yemekleri daha bir iştahla yiyorsun. Tarhana çorbasının adım adım nasıl yapıldığı biliyorsun ve beni sen yönlendiriyorsun. Senin dilinle Tarhana Çorbası tarifi şöyle:

Tencere ocağa koyulur, Tunişin sandalyesi ocağın önüne çekilir ve Tuna emir vermeye başlar:

1.Teeyağ koy, tahana koy, Tuna kaııştılıyooo
(Biraz kavrulunca ben yanıyoo, şimdi ne yapıcaz söyle bakalım ustam dediğimde)
2. Hememm su koy anne, yanıyooo (telaşlaa :))
3. Su döküooos, yanmıyooo (kokluyor ve ekliyor, ımmmm gusellll) :))
4. Kımmaaa vee anneee...Kıyma kouuomm, kaııştılıyooom
5. Tuna pişiiriyooo, ımmm guselll:))
6. Tuss anne, hemmem kooy, bittiii

Ben de tamam bitti, o biraz pişsin biz oyun oynayalım dediğimde "ı ıhh, anne, tuna kaıstılıyooo" diye ısrar ediyor. En kısa zamanda videolu anlatımını da ekleyeceğim:))

Yine en favori mekanlarından biri de banyoo..Sandalyeyi lavabonun kenarına çekip el yıkamaya bayılıyorsun, yıkanmak zaten vazgeçilmezin:))

İşte böyle örneklerle her geçen günümüz daha heyecanlı daha bir özlenesi oldu artık...Hayatımın am ortasındasın, en merkezindesin..Sana sahip olduğum için her an şükrediyorum. İyi ki varsın bitanemmmm..

25 Kasım 2009: Bir Mucize Oldu! EMZİĞE VEDA ETTİK!

Dikkat!!Bu bir EMZİĞE VEDA HİKAYESİDİR!! :))

Dün öğretmenler günüydü. Ama benim okulum ara tatilde olduğu için ve okulda olmadığım için sönük bir öğretmenler günüydü bizim için...

Ama ben öğretmenler gününü öğrenci olarak geçirdim. Pastacılık eğitimi aldım ve ve kusursuz ilk pastamı yaptım. Tabii hocamın sayesinde:))

O akşam eve döndüğümde öksürüğünün arttığını görünce çok üzüldüm. Ben de ağır bir grip geçirmiştim, hatta birşeylerin köşesinden dönmüştüm. Bu nedenle korkarak seni bugün doktora götürdüm.

Neyseki grip değilmişsin. Burun akıntın genizden aktığı için balgama neden olmuş ve bu da öksürmenin nedeniymiş. Bir de kuruk denilen bir öksürüğün var. O pek de sevimli bir tablo değilmiş.

Doktor Amcamız biz bekleme salonunda beklerken emziğini görmüş, bu nedenle bir de dişlerine baktı. Emziğin tek başına damak bozukluğuna neden olmayacağını ama senin zaten bir alt yapın olduğu için "o an" dan itibaren emziğe veda etmemiz gerektiğini söyledi.

Nasıl yani??? 2 yıllık susturucumuz olmadan ben ne yaparım? diye düşündüm seni düşünürcesine!!! Ama sanki önce kendimi düşündüm ne yalan söyliyeyim...:(

Tamam dedim ve çok kararlıydım. Arabaya bindik, oto koltuğunun emniyet kemerini bağlar bağlamaz "emmi" dersin ama sesin çıkmadı. Biraz mızırdanınca seninle kouşmaya başladım. Elif'i anlattım, sarı kedili bir masal uydurdum. Bulut'u çağıralım dedim ve eve geldik bile:))

Eve geldik, bir süre sonrada baba geldi. Babamıza müjdeyi verdim. Artık emmi yok hayatımızda ve asla adını bile anmayacağız bir süre dedim. Baban inanmadı, "Nasıl yani? Çok ağlasa da mı vermeyeceğiz? ama hasta, ağlamasın kıyamam" dedi. Elimizden geleni yapıp ağlatmadan bu işi başaracağız dedim. Pek inanmayarak da olsa :) kurdum işte bu cümleyi:))

Bu arada öksürüğün ile ilgili bir dip not: Balgamlı öksürüğünün yanında bir kuru horozumsu bir sesi olan öksürüğün olduğu için buhar makinesi önerdi doktorumuz. Baban hem arkadaşından hem de bir mağazadan iki ayrı modelde buhar makinası getirdi eve. Biri direkt ağızdan alınıyor, diğeri oda tipi.

Her ikisini de kullandık. Ama ilk gece hastane tipi olanın sesinden korkunca ona yanaşmadın. Zaten ondan sonra diğeri alındı ama her ikisini de kullandık sonnuçta...

Neyse, doktorumuz kuru öksürüğünün nefes darlığı yapabileceğini söylemişti. Morarma gibi belirtiler olursa acile gidip verdiğim iğneyi olmanız gerekiyor dediği için korktum ve daha sıcak olan salonda ikimize yatak hazırladım, buhar makinelerini açtım ve seninle yattım. Emziğin adını bile anmayınca babanla şoka girdik :))

Gece güzel uyudun, kalkıp emzik istersen ne yaparım diye düşündüm ama istemedin.
İkinci gece de aynı şekilde kolay ve sorunsuz geçti.

Bayram günü seninle ben Sakarya'ya anneanneye gittik. Baban akşam gelecekti aslında ama dayının yaralanması ile öğlene kalmadan o da geldi.

Sen Handan Teyze'nin kızı İrem ile orada kaldın. Bu seni çok yıprattı. Emizk yok, anne yok uyku yok...Arada hastaneden çıkıp yanına uğradım ama daha da kötü oldun. Akşam ablamın evine grdiğimde "anne" çığlıkların tüm apartmanı inletiyordu.

O gece ablamda kaldık. Evi yadırgadığın için ve gündüz yaşadığın bırakılma korkusu nedeni ile gece yarısına kadar ağlamaklı bekledin uyumayı. Oturduğun yerde gözlerini kapatıp kendini arkaya bırakıp sızışın görülmeye değerdi. :)

Ertesi gün yan bayramın 2. günü de ben hastanedeydim ama İrem ile gittik, sen arabada uyurken İrem seninle kaldı. Sonra evimize doğru yola çıktık. Yolda yine çok huzursuzdun, ağladın hem de çok..

Evimize girdik. Ve 2 gündür yeri göğü inleten Tuna gitti, eski Tuna geldi. Eski huzurun neşen yerine geldi..Hem de emmi(EMZİK) olmadan...

Hastalığını ve Sakarya'da bensiz geçen 1,5 günü emziksiz atlattık ya çok şükür :))

Çok Sevmek , Sevgiyi İrdelemek

Babamın vefatından kısa bir süre önce şöyle bir cümle kurmuştum:

"Oğlumu ne sebeple olsun bırakamam, başka bir yerde uyumasına dayanamam. İşten bile gecikmeden evde olmak için herşeyi erteliyorum."

Derken babam vefat etti, oğlum 3 gece ve günlerce bensizdi. Dayandım onsuzluğa...

Gözüm arkada değildi, çok şükürki sevgi dolu ona en iyi şekilde bakan babaannesi var. Çok şanslıyız bu konuda...

Hastalandım 5 gün hiç göremedim bazen eve geldi ve sesini duydum arka odalardan...dayandım yine bir gün sarmaş dolaş olacağız diye...

Çok seviyorum onu çook..Herşeyimi erteleyebilirim, herşeyimi ona verebilirim..Ölür müsün peki derler ya..Evet ölürüm onun sağlığı mutluluğu için..

Şimdi abime destek olmalıyım, işten sonra hastanede onun yanındayım. Dayanıyorum yine oğlumu özleyemiyorum bile.

Peki birilerini çok sevmekle kötü birşey mi yapıyoruz? Onların yokluğunu düşünmeden, o ihtimali anmadan deli gibi sevmek...

Peki neden en temel duygu sevmek ile ddonatılıyor insanlar? Sevgiden yoksun insanlara neden şüphe ile bakıyoruz?

Birilerini birşeyleri deli gibi seven insanlar bir gün o şeyi kaybedeceğini bile bile neden bağlanıyor şuursuzca..Ve o şey yitip gidince nasıl ve nerden dayanma gücü buluyoruz?

İyi ki varsın Allahım, aklımız ytip gitmeden yanı başımızda bitiyorsun...

Bugünlerde beni yalnız bırakma, tüm sevdiklerime sağlık ver. Oğluma iyi bak, sana emanet. Bizi sağlıkla sınama..Sabır ver, güzel düşünceler ver, aklımı koru Allahım!

27 Kasım: Bugün Bayram mı???

Bu bayram dedenin acısı ile başka olacaktı, tatsız tuzsuz ve babasız...

Daha kötüye de alıştırmak gerekiyor şu hassas kalplerimizi dercesine bir acı dolu telefon daha aldık abimlerde kahvaltıdayken...

Canım abim bir kaza geçirmiş, yine büyük abim verdi haberi yine aynı ses..Yine konduramadım kötü bir olaya...Hemen hastaneye koştuk, ameliyat saatini bekledik, sonra da çıkışını...Gözü ile ilgili bir kaç ameliyat daha gerekecekmiş...Sabırla bekleyeceğiz, iyi olacak buna inanıyorum, ona da güç vermeye çalışıyorum...

Artık iyi günler gelecek, bir süre üzülmeyeceğiz...Buna da inanmak istiyorum...